Yapay Zeka Çağında Türkiye'nin Çıkış Yolu
Gençler, Türkiye'nin bugünkü manzarasına bir bakın: Dünya yapay zekâ devrimini ve inovasyonu konuşuyor, biz ise hâlâ liyakatsizlikten, adaletsizlikten, ekonomik krizden dem vuruyoruz. Ülkemizin yönetimsel sorunları artık halının altına süpürülemeyecek kadar ciddi. Mevcut hükümetin 20 yılı aşkın yönetimi sonunda ortaya çıkan tablo maalesef karanlık: liyakat yok, adalet yok, ekonomi bitik, gençler umutsuz, tarım çökmüş, devlet kurumları zayıflamış, dış politikada ülke yalnız kalmış durumda. Bu tespitler sert gelebilir, ancak gerçekler acıdır ve gençlik bunların farkında. Öyle ki, bugün Türkiye'de “enkaz” kelimesi mecaz olmaktan çıktı, adeta hayatın her alanında karşılık buluyor.
- Liyakatsizlik: Devlet yönetiminde ehliyet ve liyakat yerine sadakat ve kayırmacılık hüküm sürüyor. Önemli makamlara akraba-eş-dost ilişkileriyle atamalar yapılması kurumsal kapasiteyi çökertti. İşinin ehli olmayan kadrolar nedeniyle devlet mekanizması işlemiyor. Gençler bu düzenden bıkmış durumda; nitekim beyin göçünün en büyük nedenlerinden biri de ülkedeki liyakatsizlik ortamı.
- Adaletsizlik: Adalet mülkün temeli ise, bugün o temel ciddi biçimde sarsılmış haldedir. Yargı sistemi tarafsızlığını yitirmiş, hukukun üstünlüğü zedelenmiştir. Mahkemelerin kararlarında ve kamu kurumlarının uygulamalarında adalet duygusu yerine siyasi talimatların etkisi hissediliyor. Bir siyasal iktidarın yönlendirmesiyle çalışmaya alışan yargı düzeninin yeniden bağımsız ve tarafsız hale gelmesi kolay görünmüyor. Hukukun kişilere göre işlemeye başlaması, toplumun adalete olan inancını derinden zedeliyor.
- Ekonomik Kriz: Uzun süredir kötü yönetilen ekonomi gençlerin belini büküyor. Tarihi seviyelere ulaşan enflasyon, paramızın pul olması ve hayat pahalılığı nedeniyle gelecek planı yapmak neredeyse imkânsız hale geldi. Türkiye, 2022 ve 2023 yıllarını enflasyonda %60’ların üzerinde kapatarak 1990'lardan bu yana ilk kez arka arkaya iki yıl bu kadar yüksek enflasyon gördü. Türk lirasının değeri erirken işsizlik ve geçim sıkıntısı her hanede hissediliyor. Ülke risk primi rekor seviyelerde, yabancı yatırımcılar Türkiye’yi en riskli ekonomilerden biri olarak görüyor, bu nedenle sermaye gelmiyor. Ekonomideki kötü gidiş özellikle genç kuşağın umutlarını tüketiyor.
- Genç İşsizlik ve Beyin Göçü: Türkiye'nin en dinamik nüfusu olan gençler, işsizlik ve umutsuzluk girdabında. Her dört gençten biri işsiz kalırken (resmi genç işsizlik oranı %15 civarında görünse de, gerçek tablo daha vahim), üniversite mezunları asgari ücrete bile razı gelmek zorunda kalıyor. Bu çaresizlik dalgası, ülkenin beyin gücünü de dışarı itiyor. Beyin göçü rekor kırmış durumda: Son verilere göre 287 binden fazla insan – çoğunluğu 20-29 yaş arası üniversite mezunu gençler – geçen yıl Türkiye’den göç etti. Yapılan bir araştırmaya göre gençlerin yaklaşık %73’ü fırsatını bulursa yurtdışında yaşamak istiyor; gerekçe olarak da işsizlik, gelir adaletsizliği ve liyakatsizliği ilk sıralarda sayıyorlar. Kendi vatanında geleceğini göremeyen bir gençlik, ülkenin en büyük kaybıdır.
- Tarımın Çöküşü: “Köylü milletin efendisidir” diyen bir geçmişten, samanı bile ithal eder hale geldiğimiz bir hale sürüklendik. Yanlış tarım politikaları yüzünden Türkiye, bir zamanlar kendine yeten tarım ülkesiyken bugün temel gıda ürünlerinde bile dışa bağımlı durumda. Son yirmi yılda tarım ve hayvancılıkta inanılmaz bir gerileme yaşandı; girdi maliyetleri artsa da asıl mesele çiftçilerin üretimi terk etmek zorunda kalması. Yanlış politikalar ülkenin tarım üretimini öylesine düşürdü ki, tarımı yeniden ayağa kaldırmak en az on yıl alacak deniyor. Tarımsal üretimin düşmesi gıda enflasyonunu körüklüyor, kırsalda yoksulluğu artırıyor ve ülkenin gıda güvenliğini riske atıyor.
- Devletin Kurumsal Zafiyeti: Devlet kurumları tarihte olmadığı kadar zayıf ve siyasetin gölgesi altında. Liyakatın rafa kaldırılması ve tek adam yönetimine dayalı sistem, bürokrasinin karar alma ve sorun çözme yeteneğini yok etti. Deneyimli bürokratlar tasfiye edilirken, yerine gelenler siyasal talimatlara göre hareket etmeye alıştırıldı. Sonuç olarak kurumlar parti bürolarına dönüştü; hiçbir devlet organı kendi inisiyatifiyle, yukarıya bakmadan iş yapamaz hale geldi. Merkez Bankası'ndan istatistik kurumuna, üniversitelerden düzenleyici denetleyici kuruluşlara kadar tüm yapılar kurumsal geleneklerini yitirmenin sancısını çekiyor. Devlet mekanizmasındaki bu kurumsal erozyon, krizleri çözmeyi bırakın, derinleştiriyor.
- Dış Politikada Yalnızlık: “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinden uzaklaşan mevcut yönetimin maceracı politikaları, Türkiye’yi uluslararası arenada hiç olmadığı kadar yalnız bıraktı. Bir zamanlar bölgesinde sözü dinlenen ülkemiz, bugün neredeyse birkaç müttefikle yetinir hale geldi. Dış politikada yaratılan yalnızlık inanılmaz boyutlarda: Vizesiz Avrupa hayaliyle yola çıkıp vizeyle bile Avrupa'ya gidemediğimiz bir noktadayız. Yeşil pasaportların bile itibarı kalmadı, Türk vatandaşları dünyanın her yerinde zorlanıyor. Türkiye, Azerbaycan, Katar birkaç dost dışında neredeyse uluslararası alanda güvenilir müttefike sahip değil. Uluslararası itibarımız dip noktada. Bu yalnızlık, ekonomik yaptırımlardan diplomatik dışlanmışlıklara kadar her alanda ülkenin çıkarlarına zarar veriyor.
Yukarıdaki tablonun genç bir zihin için ne kadar kahredici olduğunun farkındayız. Liyakatsizlik, adaletsizlik ve kriz sarmalı içinde, Türkiye'nin potansiyeli heba oluyor. Ancak bu karanlık tabloyu değiştirmek elimizde. Çünkü eleştiri tek başına yetmez – önemli olan, bu sorunları çözecek iradeyi ve vizyonu ortaya koymak. İşte tam bu noktada devreye giriyoruz.
Çözüm: Kurumsal Dönüşüm Vakti
Biz, Anadolu Birliği Partisi (ABP) olarak, Türkiye'nin içinde bulunduğu bu yönetimsel açmazdan çıkması için cesur ve somut çözümler sunuyoruz. Artık ülkemizin kurumsal bir dönüşüm yaşaması şarttır – özellikle de yapay zekânın ve dijital devrimin dünyayı yeniden şekillendirdiği bu çağda. Türkiye’nin genç ve eğitimli nüfusunu çağa uygun atılımlarla buluşturmak, devletin çürüyen yapılarını onarıp 21. yüzyıla yakışır hale getirmek zorundayız. Aksi takdirde, küresel yarışta çok gerilerde kalacağız. Peki, bu dönüşümü nasıl gerçekleştireceğiz? ABP’nin çözüm reçetesi net ve kararlı adımlardan oluşuyor:
- Liyakat ve Ehliyet Devrimi: Devlet yönetimine ehliyeti ve liyakati geri getireceğiz. Tüm atamalarda “işin ehli” olan kişiler, hak ettikleri görevlere getirilecek; akraba kayırmacılığına ve torpile son verilecek. Kamu personeli alımında şeffaf ve adil bir sistem kurulacak, mülakat değil objektif kriterler esas alınacak. Böylece bürokrasi yeniden güçlü, bilgili ve çözüm odaklı hale gelecek. Kurumlar, parti değil, millet için çalışacak.
- Bağımsız ve Tarafsız Adalet: Yargı sisteminde köklü reform yaparak hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz. Yargıyı siyasi müdahalelerden arındırmak için HSK ve benzeri kurulları yeniden düzenleyip yargının gerçekten bağımsız işlemesini sağlayacağız. “Adalet mülkün temeli” sözünü lafta bırakmayacağız – herkes için eşit işleyecek bir adalet düzeni kuracağız. Mahkemelere güveni yeniden inşa etmek için yolsuzlukla ve adaletsizlikle etkin mücadele edeceğiz; yargı kararlarında şeffaflığı artıracağız. Adalet, güçlünün değil haklının yanında olacak.
- Rasyonel Ekonomi ve Genç İstihdamı: Ekonomide akılcı ve bilimsel politikalara dönüş yapacağız. Merkez Bankası başta olmak üzere ekonomik kurumları bağımsız ve liyakatli kadrolara emanet ederek piyasalara güven vereceğiz. Enflasyonu düşürmek için üretimi ve verimliliği artıracak yapısal reformları hızla hayata geçireceğiz. İsrafı önleyip kaynakları eğitim, teknoloji ve tarıma yönlendireceğiz. Genç işsizliğiyle mücadele için yenilikçi istihdam programları başlatacağız: Genç girişimcilere fon ve eğitim desteği sağlayacak, teknoloji ve yeşil ekonomi alanlarında yeni iş alanları açacağız. Yurtdışına beyin göçünü tersine çevirmek için çalışabilir ortamı iyileştirip, “beyin gücümüzü” ülkemizde tutacak teşvikler sunacağız. Gençlerin gelecek kaygısını azaltarak, burada mutlu bir yaşam kurmalarının önünü açacağız.
- Tarımda Milli Atılım: Tarım sektörünü stratejik bir milli mesele olarak ele alacağız. Çiftçilerimizin borç yükünü hafifletip onlara yeniden üretim yapma şevki vereceğiz. Yerli tohum kullanımını teşvik ederek tarımda dışa bağımlılığı bitirmeyi hedefliyoruz. “Tarım Birliği” programımızla tarımsal planlamayı bilimsel verilerle yapacağız; ürün ekiminden pazarlamaya kadar devlet desteğini etkin kılacağız. Boş duran arazileri üretime kazandıracak, genç ziraat mühendislerini köylerde istihdam ederek bilimsel tarımı yaygınlaştıracağız. Tarımda teknoloji kullanımı (akıllı tarım, sensörler, yapay zekâ destekli verim analizi) ile üretimi katlayacağız. Böylece gıda enflasyonunu dize getirip, Türkiye'yi yeniden kendine yeten bir tarım ülkesi yapacağız.
- Kurumsal Reform ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem: Devletin kurumsal altyapısını çağın gereklerine uygun şekilde yeniden inşa edeceğiz. Keyfi ve tek merkezli yönetim yerine güçlendirilmiş parlamenter sistemi geri getirmeyi savunuyoruz. Kuvvetler ayrılığını tam tesis ederek yürütmenin denetlenebilir olmasını sağlayacağız. Kurumlara eski itibarlarını kazandırmak için liyakat esaslı personel politikası ve kurum içi eğitimi ön plana alacağız. Stratejik kurumların (Merkez Bankası, TÜİK, düzenleyici kurumlar vb.) bağımsızlığını yasal güvenceye bağlayacağız. Devlet yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini hakim kılıp, yolsuzlukla mücadeleyi kararlılıkla yürüteceğiz (bu amaçla özel bir birim kurarak, her türlü kamu yolsuzluğunu kökünden kazıyacağız). Kuralların ve kurumların güçlü olduğu bir Türkiye, krizlere karşı dirençli olacaktır.
- Etkin ve Barışçı Dış Politika: Yurtta sulh, cihanda sulh prensibini tekrar dış politikamızın pusulası yapacağız. Maceracı ve öngörülemez dış politika yerine, bölgesinde ve dünyada saygınlık kazanan, barışçıl ama kararlı bir diplomasi izleyeceğiz. Avrupa Birliği ile ilişkileri onaracak, komşularımızla sorunları diyalogla çözeceğiz. Stratejik ortaklıkları geliştirip, uluslararası arenada Türkiye’nin itibarını yükselteceğiz. Dış politikadaki yalnızlığı bitirip, ülkemizi yeniden sözü dinlenen, güvenilir bir aktör haline getirmek temel hedefimiz. Bu sayede hem ekonomik işbirlikleri artacak hem de gençlere küresel dünyada saygın bir pasaport miras bırakacağız.
- Dijital Dönüşüm ve Yapay Zekâ Hamlesi: Çağımız yapay zekâ çağı ve Türkiye bu treni kaçırmamalı. ABP, teknolojik dönüşümü devlet politikası haline getirecek. Eğitim sisteminden sanayiye, tarımdan hizmetlere kadar her alanda dijitalleşmeyi ve yapay zekâ entegrasyonunu hızlandıracağız. E-devlet uygulamalarını geliştirip bürokrasiyi azaltırken, büyük veri analitiği ve yapay zekâ ile kamu yönetimini daha akıllı ve verimli kılacağız. Kurumlarımızın karar alma süreçlerini veriye dayalı hale getirerek isabetli politikalar üreteceğiz. Genç nüfusumuzu yapay zekâ ve kodlama eğitimleriyle donatarak, Türkiye’yi bu alanda bölgesel bir üs yapmayı hedefliyoruz. Yapay zekâ odaklı start-up’lara destek verip, beyin göçünü beyin gücüne çevireceğiz. Kısacası, Türkiye'yi teknoloji üreten ve dünyayla rekabet eden bir ülke konumuna taşıyacağız.
Türkiye'nin içine sıkıştığı bu cendereden çıkması için vizyoner, cesur ve kararlı bir yönetim anlayışı gerekiyor. Mevcut karanlık tabloyu değiştirmek mümkün; yeter ki yönetenler halkı için çalışsın, çağın gereklerini görmezden gelmesin. Anadolu Birliği Partisi olarak biz, gelecek vadeden bir siyaset tarzıyla gençlerin umutlarını yeniden yeşertmeye kararlıyız.
Unutmayalım, karanlığın en koyu anı, şafağa en yakın andır. Türkiye için şafak vakti yakın. Gençlerimizin enerjisi ve zekâsıyla, liyakat ve adalet üzerine kurulu yeni bir yönetim anlayışıyla, ve yapay zekâ çağının imkânlarından faydalanarak Türkiye'yi yeniden ayağa kaldıracağız. Gelecek bizim, gelecek gençlerin! Haydi, bu dönüşümü birlikte gerçekleştirelim. Türkiyemizin aydınlık yarınları için şimdi birlik olma ve değiştirme zamanı.
Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım – ve biz söylemeye hazırız. Başarmak için tüm şartlar mevcut, yeter ki inanalım ve gereğini yapalım. Türkiyemiz için çıkış yolu burada, elimizde. Gelin, kurumsal çöküşü tarihe gömüp hep birlikte kurumsal dönüşümü gerçekleştirelim. Çünkü bu ülke, gençleriyle ve ortak akılla, her zorluğu aşabilecek güce sahiptir.
Gelecek, liyakat ve adaletle gelecek. Türkiye hak ettiği aydınlık günlere mutlaka kavuşacak. Biz buna yürekten inanıyoruz. Haydi gençler, umut sizde, değişim elinizde!